Tunus Nahda Hareketi Lideri Raşid el-Gannuşi, ”Cihat edilecekse bu cihat işgale karşı ve din ve vicdan hürriyetine, ibadet hürriyetine karşı yapılmalıdır. Gerçekten cihat etmek istiyorsanız aklınızı kullanın ve aklınızla dünyada Müslümanlar adına cihat edin. Dünyanın en iyi teknolojilerini kullanarak, en iyi muhabirlerini yetiştirerek, en iyi medyasını kullanarak, İslam ümmetinin sıkıntılarını, İslam ümmetinin problemlerini çözmeye yönelik işler yapın.” dedi.
Üsküdar Belediyesi Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen, “Yedi Hilal Uluslarüstü İstanbul Konuşmaları”na katılan Gannuşi, “Müslüman Gençliğin Modern Dünya ile İmtihanı” konulu konferansında, İslam ve İslam ümmetinin birbiriyle iç içe olduğunu belirterek, İslam ümmetinin hali iyi olduğunda İslam’ın halinin iyi olduğunu söyledi.
İslam dininin insan fıtratına en uygun din olduğunu ifade eden Gannuşi, ”Bundan dolayı bu asrın problemleri, hastalıklarıyla İslam’ın bu asrın hastalıklarına nasıl çareler ürettiği üzerinde duracağız. İslam bütün coğrafyanın kuşattığı gibi insanoğlunu ilgilendiren bütün problemler ve bütün ilişkileri de kuşatmaktadir. Yaşadığımız dünyada birçok çatışma var. Dünyanın her yerinde çatışma var ama en önemli çatışma insan hak ve hürriyetleri üzerinde yapılan çatışmadır. İslam öyle bir dindir ki insan aklını hurafelerden, insanları malın köleliliğinden azad eder.” diye konuştu.
Gannuşi, İslam’ın bütün insanlığa özgürlük getirmek için geldiğini aktararak, şöyle devam etti:
”İslam bütün beşeriyete şunu demektedir: Sizin adalet ve hakkın dışında üzerinizde emeği olacak hiçbir güç yoktur. Bugünkü İslam dünyası, özellikle hürriyet anlamında ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Bugün İslam dünyasında ve bütün dünyada yaşadığımız özellikle insanların hürriyetleri üzerinde kurulan ambargolar İslam dininin, Allah’ın dini ile nasıl problemsiz bir şekilde idare edileceğini bize öğretecek olan dindir. İslam dini şûrâyı merkezine alan bir din olarak ortaya çıkmış. Bazı Müslümanlar demokrasi inancının bir ithal ürün olduğunu, İslam’da yeri olmadığını söylemektedir. Demokrasi, bütün halkların kardeşliğini ve eşitliğini hedefleyen bir sistem. Çünkü o ülkede yaşayan insanlar bu demokrasiyle kendi iktidarlarını ve liderlerini özgürce seçebilmektedirler. Onların üzerine baskı kurduklarında, onların yanlışlıkları ortaya çıktığında onları seçen halkın da tabii olarak onları eleştirme hakkı doğacaktır. Şimdi İslam dininin bu esaslara aykırı bir görüş olduğunu savunabilir miyiz? Hayır. İslam dini adaleti emretmiştir. Bizi adaletle hükmetmeye emreden Allah, bu adaletin nasıl tecelli ettirileceği, hangi metodun kurulacağı hususunda ciddi bir özgürlük bahşetmiştir. O zaman bugünkü asıl problemimiz şu: Biz Müslümanlar olarak İslam’ı nasıl anlıyoruz ve Müslümanların güncel problemlerini çözmek için İslam’ı nasıl yorumluyoruz? Bugün bize demokrasinin haram olduğunu savunanlar, aynı zamanda diktatörlüğün helal olduğunu da savunmakta olduklarının farkındalar mı? Gerçek haram olan, zulüm ve diktatörlüktür.”
”Cihat anlayışımız, bizim başkalarını zorla İslam’a sokmak anlamında değil, vatanımıza, ülkemize işgal için gelen asker postallarını mukaddes topraklarda, Filistin’de, Kudüs’te burunlarımızın dibine kadar sokan insanları def etmek için kullanmalıyız.” diyen Gannuşi sözlerini şöyle tamamladı:
”Birleşmiş Milletler özellikle İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde din ve inanç özgürlüğünü garanti altına almıştır. Bu maddeden sebeple dün 90’lı yıllarda Bosna’ya müdahale eden Birleşmiş Milletler ve NATO’nun bugün aynı inançları yüzünden özgürlükleri kısıtlanan, ibadetlerini yerine getirmeyen Myanmar’daki Rohingyalı kardeşlerimiz için de harekete geçmelidir. Dolayısıyla cihat evet haktır ama cihat özellikle ülkesi işgal edilen, ibadetleri özgürlükleri ellerinden alınan halkların kurtarılması için şarttır. İslam çeşitliliğe karşı değildir. Cihat edilecekse işgale karşı ve din ve vicdan hürriyetine, ibadet hürriyetine karşı yapılmalıdır. Gerçekten cihat etmek istiyorsanız aklınızı kullanın ve aklınızla dünyada Müslümanlar adına cihat edin. Dünyanın en iyi teknolojilerini kullanarak, en iyi muhabirlerini yetiştirerek, en iyi medyasını kullanarak, İslam ümmetinin sıkıntılarını, İslam ümmetinin problemlerini çözmeye yönelik işler yapın. Bu vesileyle özellikle El Cezire ve TRT, Müslümanların seslerini dünyaya duyurduğu için teşekkürü hak ediyor. İslam ümmetinin tarihini, şerefini, izzetini ortaya koyacak yönetmenler, oyuncular yetiştirmemiz gerekiyor ki İslam ümmetinin şerefini, şanını bütün dünyaya ulaştırabilsin. Bugün bizim ülkemizde en büyük problemimiz, gençlikteki problemimiz tembellik problemidir. Bugün Türk üniversitelerinin bazılarının ilk 100 üniversiteler içerisinde olduğunu gördüğümüzde bizim ilim anlamında doğru yolda ilerlediğimizi görmüş oluyoruz.”