Şükür insanın aslî vazifesi, yaratılış gayesi, yaşamının meyvesidir. Nasıl ki göz görmeden, kulak duymadan, el dokunup hissetmeden olmaz; insanın da şükürsüz düşünülmesi mümkün değildir. Nasıl ki gözümüzü açtığımızda istemsizce birçok manzarayı görürüz, kulağımızla istesek de istemesek de birçok ses duyarız öyle de gün boyu hiç farkına varmadan birçok defa şükrederiz.
Nasıl mı? Şöyle ki; şükrün özünde beğenmek, tasdik etmek, onaylamak ve memnun kalmak anlamları yatar. Mesela bir meyve yediğimizde onun tadı, kokusu bizi mest eder, iştihamız kabarır yüzümüzde memnuniyet işaretleri belirir, işte bunlar beğenme ve takdir etme anlamına gelir ki şükrün belirtileridir. Ama böyle bir şükür hayvanda da vardır. Allah ise bizden şuurlu yani bilerek şükretmemizi beklemektedir. Akıl da bu iş için verilmiştir. İşte bu noktada akıl, bazen yolunu şaşırıp şükürden şirke girebilir.
Meselemizi bir örnekle izah etmeye çalışalım. Evde eşimiz veya annemiz çok güzel bir yemek yapmış olsun. O yemeği yediğimizde şükrün belirtileri olan memnuniyet ve beğenme işaretleri yüzümüzde görülür. Sonra o yemeği yapan kişiye dönüp: “ Ya bu patlıcanlar da hormonsuz tam organik, hem bizim fırın da en iyisinden çok güzel pişirmiş, kullandığımız yağ da iyi marka yemeğe tat katmış.” desek bizim teşekkürümüz yemeği yapana değil malzemelere ve sebeplere olacaktır. Elbette yemeği yapan da bu durumdan hiç hoşlanmayacaktır.
Aynen öyle de biz bir elma yediğimizde yüzümüzde şükrün belirtileri olan memnuniyet ifadeleri görüldüğünde o lezzeti: “Ya bu elmanın cinsi şudur, hem ben böyle gübre verdim, şöyle suladım, toprağı da çok verimlidir.” gibi şeylere bağlarsak, takdirimizi sebeplere vermiş oluruz. O meyvenin kokusunu, rengini, tadını ve vitaminlerini bize göre yaratan Allah’ı unutmuş, sebepleri ona ortak koşarak gizli bir şirke girmiş oluruz. Bu durum elbette Allah’ın gazabını üstümüze çeker.
İşte Allah’ın nimetlerde yarattığı lezzetler sayesinde kişideki beğenme ve takdir hisleri insanı imana yani o nimeti veren Allah’ı tanımaya götürmesi lazım gelirken tam tersi şirke yani o nimetleri sebeplerden bilmeye götürebilmektedir.
Ayrıca insan, sadece bir şey yediğinde nimete mazhar olmaz. O her an etrafı nimetlerle sarılı bir varlıktır. Fark etse de etmese de onlardan istifade etmektedir. İşte Allah, bu nimetlerine karşı toplu bir şükür manasında başta namaz olarak bazı özel ibadetler istemiştir. Evet, namaz iki vakit arasında kavuştuğumuz nimetlerin şükrü, oruç bedenimizin, zekât malımızın, hac ise tüm ömrümüzün bir şükür ifadesidir.
Mehmet BİLEN