Sıradan insanlar ölür; ama “önemli” insanlar öldüğünde, “hayatını kaybetti” denir. İnsanlara hayatı boyunca ölümün gerçek yüzünü anlatan Selim Gündüzalp’e yakışan başlık ise, herhalde, “hayatını buldu” şeklinde olmalıdır. Çünkü o, ölümün olmadığı bir âleme intikal ettikten başka, ölümle barıştırarak hayatlarına anlam kattığı binlerce insanın hayatında da yaşamaya devam ediyor.
Sıradan bir insanın imkânlarından daha fazlasına sahip değildi.
Ama çoğu insanların sahip olmadığı bir şeyi vardı:
Hayat gayesi.
Niçin yaşadığını biliyordu.
Hiç tükenmeyen bir hayat neş’esi, hiçbir zaman eksik olmayan bir tebessüm, herkesi kucaklayan bir şefkatle hayat gayesine koştu ömrü boyunca.
Bu gayeyi imkânsızlıklarına katarak, adıyla beraber hatırlanacak bir dergiyi insanlığa hediye etti.
Çıkardığı dergi, zaferden zafere koşan bir okul oldu.
Koşarken çelme takanlar oldu, hattâ son yıllarında bir ara dergi neredeyse elden çıkacak gibi oldu.
Fakat Zafer, derginin hem ismi, hem kaderiydi.
Nice nesiller yetişti Zafer’in tezgâhında.
Zafer ile herşey güzeldi.
Ve hâlâ herşey güzel. Yine güzel olmaya devam edecek Allah’ın izniyle.
Ölüm de hayatın bir başka güzelliğiydi; hep bunu anlattı Selim Gündüzalp, asıl adıyla Hüseyin Şengörür.
Şimdi de anlattıklarını yaşamaya gitti:
Arkasında amel defterini inşaallah kıyamete kadar açık tutacak eserler ve nesiller bırakarak.
Son seferi ve son zaferi bu oldu Selim Gündüzalp’in.
— Ümit Şimşek
Yayın tarihi 13 Eylül 2017 Düzenleme 13 Eylül 2018
Kaynak: Ümit Şimşek