1924-25’lerde Van’da Bediüzzaman’ın hizmetine bakan Molla Hamid Ekinci merhum anlatıyor: “Üstad, bilhassa Erek dağında iken, zikir ve tesbihleri çok uzun yapardı. Hatta o sıra Gümüşhaneli Şeyh Ahmed Ziyaeddin Hz.lerin cem ‘ettiği “Mecmuat-ul Ahzab” kitabı içindeki yüzlerce evliyanın zikir ve münacatlarını okurdu. Kitabın başından başlayıp sonundan çıkardı. Böylece o kitabı tekrar edip dururdu.
Molla Resul bir gün kendisine: “Kurban, biz senden bir şey anlıyamadık. Senin tarikatın, yolun hangisidir? Seni nasıl takip edip arkandan geleceğiz?” dedi.
Bunun üzerine Üstad, doksan dokuzluk tesbihini eline alarak: “Bak Molla Resûl, evliya arasında seyr ü sülûk diye bir hadise vardır. Bu seyr û sülûkü bitirmek için, tesbihin birinci habbesinden başlayıp, doksandokuzuncu habbesine kadar seyr û sülûk makamatını kat’ ederler. Fakat ben ise, Allah’ın lütfiyle buradan şuraya atladım.” dedi. Yani tesbihin doksan dokuz tanelerini devrederek değil, belki tesbihin başındaki birinci taneden, yine tesbihin başına gelmiş olan doksan dokuzuncu taneye atladım, diye işaret etmişti… Sonra dedi ki: “Siz sadakatla benim arkamdan gelin yeter.”
Üstad’ın Şeyh Said’e Tarihi Mektubu
Üstad’ın İnebolulu talebelerinden merhum Selahaddin Çelebi’nin yazdığı ve Osmanlıca Emirdağ Lahikası’nda yer alan bir mektup’tan.. Şark isyanında Şeyh Said onun Şark’taki büyük nüfuzundan istifade için mücadeleye iştirâke davet ettiği zaman, cevaben: “Yaptığınız mücadele, kardeşi kardeşe öldürtmektir ve neticesizdir. Çünkü Türk-Kürt birdir, kardeştir. Türk milleti bin senedir İslâmiyet’e bayraktarlık etmiştir. Dini uğrunda milyonlarca şehid vermiştir. Binaenaleyh, kahraman ve fedakâr islâm müdafi’lerinin torunlarına (-Türk milletine-) kılınç çekilmez ve ben de çekmem” diye hem reddetmiş, hem de neticesiz bir mücadeleden vazgeçmesini işaret buyurmuştur.