Star gazetesi yazarlarından Ahmet Taşgetiren, herkesin dikkatinden kaçan bir konuyu gündemine taşımış. Ortalık toz duman iken veya zafer sarhoşluğu ile yahut hadislerin peşpeşe gelmesinden mütevellid şoklar sebebi ile toplumda öngörü sahibi eli kalem tutan fikir sahibi ve basılı medya ve internet medyasında köşelerde yazılar yazan pek çok zevatın nazarından saklanan hassas bir konuyu bizlere hatırlatmış…
Perinçek yargıyı niye öptü?
28 Haziran 2017 Çarşamba
“Bir Doğu Perinçek beyanı. Bu adamın olayını çözdüğümüz gün hayatın anlamını da çözeceğiz.”
Doğu Perinçek’in o sözleri üzerine, her nasılsa hiçbir çevre tarafından yeterince üzerinde durulmayan sözleri üzerine yazılıyor bu ifade.
Ulusal Kanal’da gazeteci Rafet Ballı’nın sunduğu Çıkış Yolu programına katılıyor Perinçek, ve “Türk yargısı son 50 yılın altın devrini yaşıyor” diyor.
“Düğün değil bayram değil” türünden bir şaşkınlık doğuyor.
Bir solcu lider “Adalet” diye yürüyor, bir solcu lider “Yargının altın devri”nden söz ediyor.
Perinçek şaşkınlığı izale etme babında bu defa Twitter hesabı üzerinden devam ediyor:
“1970’lerde Denizleri idam eden yargıdan, bugün 70 bin FETÖ ve PKK mensubunu tutuklayan yargıya geldik. Yargının altın devri değil de ne? 12 Eylül 1980’de 650 bin devrimciyi gözaltına alan ve tutuklayan yargıdan, bugün 70 bin FETÖ ve PKK mensubunu tutuklayan yargıya geldik. Dün binlerce Türk subayını ve Vatan Partisi yöneticilerini hapislere atan yargıdan, 70 bin FETÖ ve PKK mensubunu tutuklayan yargıya geldik. Perinçekleri ve Başbuğları tutuklayan yargıçlar ve savcılar, bugün Silivri’de yatıyor. Yargının altın devri değil de ne?”
“Altın devri” söylemini burada da bırakmıyor Perinçek, devam ediyor::
Darbe girişiminin ardından yargıdaki ‘FETÖ’ gerekçeli ihraçlara dikkat çeken Perinçek şunları yazıyor: “FETÖ bağlantılı 4 bini aşkın yargıç ve savcının görevine son verildi. Yargının altın devri değil de ne? Yargıtay ve Danıştay’dan toplam 300’ün üzerinde Yüksek Yargıç FETÖ bağlantıları nedeniyle temizlendi. Yargının altın devri değil de ne? Ergenekon dönemi iddianamelerine günümüz savcıları “Çöp Tenekesi” diyor. Yargının altın devri değil de ne? Dün FETÖ mensubu yargıçlar yargılıyordu, bugün Cumhuriyet yargıçları onları yargılıyor. Yargının altın devri değil de ne?”
Türkiye’nin terörle mücadelesini ‘varlık yokluk savaşı’ olarak niteleyen Vatan Partisi lideri şöyle devam ediyor: “Haksızlık yok mu, elbette var. Onları gidermek için biz de çaba sarf ediyoruz ancak Türkiye çok kritik bir mücadele veriyor. Bu süreçte yapılan haksızlıklar görmezden gelinebilir. Zaten cezaevindekilerin tamamı PKK’lı ya da FETÖ’cü. 70 bin kişi içerideyse haksızlığa uğrayan 700 kişi yoktur. Şu an yargı tarafsız ve ‘Ak Parti’nin yargısı’ tartışmaları yersiz. Hakimler ve savcılar cumhuriyetin hakimleri ve savcıları.”
Kanun hükmünde kararnamelerle işlerinden atılanların da ‘terör örgütü üyesi’ olduğunu öne süren Perinçek, akademisyenler için “Bir kısmı terör örgütünün üyesi, bir kısmı da yetersiz olduğu için işten atıldı” diyor.
Olabildiğince geniş verdim Perinçek’in farklı mecralarda yer alan sözlerini…
“Türk yargısı altın devrini yaşıyor.”
Bu hiç kuşkusuz anlamlı bir çıkış.
Perinçek bu sözleri, “Acaba devletten tasfiye edilenlerin yerine Perinçek’in adamları mı sızıyor? Tasfiye kararları, FETÖ adı altında bütün dindar kadroların devletten tasfiyesi boyutunda ve Perinçek’in kripto adamları eliyle mi yapılıyor?” sorularının ortada dolaştığı bir zamanda söylüyor.
Bizim camia, aslında Perinçek’in tavırlarına duyarlıdır, daha çok da tepkilidir, çünkü Perinçek’in sürdürdüğü bir ideolojik mücadele vardır, ama bu sözlerini nedense görmedik. Neden acaba?
“Türk yargısı”na “Altın devir” ödülü veren Perinçek’in son hamlesi şu; Aydınlık’tan okuyalım:
“Vatan Partisi MEB düzenlemesine karşı harekete geçti: Zorunlu mescid yargı yolunda. Vatan Partisi düzenlemenin iptali için Danıştay ve AYM’ye başvuracak.”
Anlaşılan Perinçek’e göre Milli Eğitim altın devrini yaşamıyor.
Bence Perinçek’in “altın devri yaldızlaması”nın altındaki malzemenin karatını doğru ölçmekte yarar var.