Üstad Bediüzzaman Said-i Nursi Risale-i Nur’da bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ne geniş yer veriyor.
Yüce Allah’ın, Peygamberi vasıtasıyla son hitabı ve nihai mesajı olan Kur’an’ın indirildiği gece olan Kadir Gecesi, mü’minler için pek çok manaları ihtiva etmektedir. Cevad-ı Mutlak olan Allah tarafından bu gecede verilen nimetler ve müjdelenen faziletler Kur’an’da zikredilmektedir. Kur’an’ın bu gecede indirilmiş olması, geceyi hakkıyla ifa edenin bin aydan fazla ibadet sevabı alması, yeryüzüne o gecede meleklerin inmesi, sabaha kadar oluk oluk rahmet yağması, yeryüzünün seyyiattan korunmuş olması ve yeryüzünde barış ve esenliğin hâkim olması Kur’an’da zikredilen, o geceye has özelliklerdendir.
Kadîr Suresinde, “Şüphe yok ki, biz Kur’an’ı Kâdir gecesinde indirdik” buyurulmuş olması, bize Kur’an’ın Kadir Gecesinde indirildiğini göstermektedir. Ancak bu gecede Kur’an bir bütün olarak Levh-i Mahfuz’dan alınarak dünya semasındaki “Beytü’l-İzze” denilen makama indirilmiş, daha sonra Cebrail (a.s) onu peyderpey yirmi üç yılda Hz. Peygamber’e ulaştırmıştır. Bu gecenin mübarek kılınmasının hakikatte sebebi Kur’an’ın bu gecede indirilmiş olmasıdır. Hadislere bakıldığında, ümmete bu gecenin ihsanına dair birkaç vakıanın var olduğunu görmekteyiz. Bunlardan birinde; Resul-i Ekrem ashabına, Ben-i israil’den bir kimsenin Allah yolunda bin ay silah giyinmiş olduğunu anlattı. Bunu dinleyen ashap kendi ibadetlerini onların ibadetlerine göre az buldu. Bunun üzerine Allah (c.c) Cebrail vasıtasıyla bu gecenin bin aydan hayırlı olduğu müjdesini verdi. Bir başka rivayette de Hz. Peygamber ümmetinin ömrünün kısalığına üzülmekte idi. Bundan dolayı Allah bu ümmete uzun yaşamış olan önceki ümmetlerden daha büyük bir nimet olan her sene bin aylık ibadet yapma imkânını veren Kadir Gecesini müjdelemiştir. Nitekim Ramazan-ı Şerif ve Kadir gecesi bu fâni dünyada, fâni ömür içinde ve kısa bir hayatta, bâki bir ömür ve uzun bir hayat-ı bâkiyeyi tazammun eder, kazandırır. (Mektubat, 390-391)
Bediüzzaman bu gecenin bin ay hükmünde olduğunun ispatı beyanında Miraç hadisesini delil olarak getirmektedir. Şöyle ki; “Leyle-i Kadir gibi bir tek gece, seksen küsur seneden ibaret olan bin ay hükmünde olduğunu, nass-ı Kur’ân gösteriyor. Hem bu hakikate işaret eden, ehl-i velâyet ve hakikat beyninde bir düstur-u muhakkak olan “bast-ı zaman” sırrıyla, çok seneler hükmünde olan birkaç dakikalık zaman-ı Miraç, bu hakikatin vücudunu ispat eder ve bilfiil vukuunu gösteriyor. Miracın birkaç saat müddeti, binler seneler hükmünde vüs’ati ve ihatası ve uzunluğu vardır. Çünkü, o, Miraç yolunda beka âlemine girdi. Beka âleminin birkaç dakikası, şu dünyanın binler senesini tazammun etmiştir.” (Lem’alar, 23)
Kur’an-ın Bir Harfine On Bin Sevap
Yine bu gecede Kur’an’ın her bir harfine otuz bin sevap verilmekte olması Risâle-i Nur’da şöyle açıklanmaktadır: “Kur’ân-ı Hakîm’in her bir harfinin bir sevâbı olduğu, fazl-ı İlâhîden o harflerin sevâbının sünbüllendiği ve Leyle-i Kadir’de okunan ayetlerin haşhaş tohumunun kesreti misillü her bir harfinin otuz bin sevabı olduğu ifade edilmektedir. (Sözler, 312) Said Nursî bu geceyi, bunun gibi diğer mübarek geceleri ve Kur’an’daki bazı surelerin faziletlerini -rivayetlerde gelen bazı surelerin Kur’an’ın yarısına veya tamamına mukabil gelmesi gibi- içinde mısır ekilmiş bir tarlaya benzetmektedir. Nasıl ki, tarlada bazı habbelerin yedi, bazılarının on sümbül verip, onlardan da yüzer, iki yüzer tane vermesi gibi Kur’an surelerinin ve mübarek zamanlarda okunan ayetlerin faziletleri aynı şekilde sümbüllenip bazen bin, bazen on bin, bazen de otuz bin sevaba mukabil gelmektedir.” (Sözler, 312)
Buna karşılık Kadir gecesinin hangi gece olduğuna dair kesin bir bilgi yoktur. . İslam âlimleri bu gecenin kesin olarak belirlenmemesinin hikmeti üzerinde dururken bu durumun gecenin feyzinden istifade etmek için daha uygun olduğunu söylemişlerdir. Zira Kadir Gecesi’nin bildirilmesi halinde Müslümanlar sadece o geceyi ihya etmekle yetinebilirdi. Hâlbuki kısmî belirsizlikler sayesinde Müslümanlar Kadir Gecesi ümidiyle bütün Ramazan gecelerini ibadet şuuruyla geçirmeleri söz konusudur.
Bediüzzaman Hazretleri bu mes’eleyi değerlendirirken, Cenâb-ı Hakîm-i Mutlak’ın, “şu dâr-ı tecrübe ve meydan-ı imtihanda çok mühim şeyleri, kesretli eşya içinde saklıyor. O saklamakla çok hikmetler, çok maslahatlar bağlıdır. Meselâ, Leyle-i Kadri umum Ramazan’da, saat-i icâbe-i duâyı Cumâ gününde, makbul velîsini insanlar içinde, eceli ömür içinde ve Kıyâmetin vaktini ömr-ü dünya içinde sakladı”ğını (Sözler, 309) belirtmiş, Leyle-i Kadir taayyün ettikçe, sair günlerin rağbetten düşeceğini ortaya koymuştur. “Yirmi sene müphem bir ömür, nihayeti muayyen bin sene ömre müreccahtır.”(Sünühat, 29) diyerek, belirlenmiş olan bir şeyin diğer şeyleri kıymetten düşüreceğini söylemiştir. Bununla birlikte İslam alimleri ittifaken Ramazan’ın 27. gecesinin Kadir Gecesi olduğu görüşünü benimsemişlerdir. Hakiki olmasa da müçtehitlerin yirmi yedinci geceye o nazarla bakmalarından dolayı Bediüzzaman Hazretleri o gecenin hakiki hükmünde kabule mazhar olmasını temenni etmektedir. (Şualar, 437-38)