Psikolog Pelin Su Uzun, Ramazan ayının oldukça önem taşıdığını belirterek, ‘Dua ve ibadetler bireyi alçak gönüllü olmaya, ilahi olanı sonsuzu duyumsamaya, kendi sınırlarının farkında olmaya ve kendinin en derin yönlerini keşfetmeye, benlik bilincini güçlendirmeye yol açar‘ dedi.
Psikolog Pelin Su Uzun, Oruç tutmanın insan psikolojisi üzerindeki etkilerinin merak edilen konuların başında geldiğini belirterek, özellikle kişilere manevi olarak kattıkları sebebiyle de Ramazan ayının oldukça önem taşıdığını söyledi.
Uzman Klinik Psikolog Pelin Su Uzun, orucun psikolojiye etkisi ile ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.
Uzun, “Öfke ve saldırgan tutumlar yoğun su kaybıyla beraber ortaya çıkabilmektedir bunun yanında bireyin sigara alkol gibi gibi bir alışkanlığı varsa ve oruçluyken bunlardan uzak durmakta zorluk yaşıyorsa sinirli olmasında bir etken de bunlar olabilir. Önüne geçmek için yapılacaklar yine sahur ve iftar vakti su tüketimini artırmak ve vücudu gün içinde fazla yormamaktır. En önemlisi de güzel düşüncelerle niyet etmektir tüm günü sinirli bir şekilde kendinize ve çevrenize kızarak geçirdiğinizde ibadetin verdiği huzurdan mahrum kalabilirsiniz” dedi.
Uzun süreli açlık ve susuzluk nedeniyle zihinsel bir yorgunluk yaşamak aslında vücudumuzun verdiği normal tepkilerdir, zihinsel faaliyetlerde düşüş meydana gelebildiğini anlatan Psikolog Pelin Su Uzun, “Bunun için iftar ve sahur saatlerinde sağlıklı ve protein ağırlıklı beslenme uykuyu iyi almak, işlerin planlamasını zihnimizin durumuna göre düzenlemek oldukça önemlidir. İnsan vücudu her şeye adapte olabildiği gibi oruca da kısa sürede uyum sağlar ilk günler ağır işlerden ve uykusuz kalmaktan kaçınmak en önemlisidir. Psikiyatrik tedavi gören hastalarda ilaç kullanımı ve buna bağlı oluşan etkiler nedeniyle oruç tutmaları riskli olabilir, ilaçlarını ve psikoterapilerini aksatmamak kaydıyla oruç tutabilirler. Özel tanılarda örneğin; Bipolar bozukluğu olan hastalarda oruç tutma eylemi, uykusuzluk, kaygı gibi faktörler nedeniyle mani dediğimiz alevlenme dönemini tetikleyebilirler. Gözetimi altında oldukları hekimleriyle bu kararı vermeleri daha sağlıklı olacaktır çünkü, susuzluk sebebiyle, özellikle lityum gibi, böbrek çalışmasına bağlı ilaçların kan düzeyleri artabilir. Açlık ve kan şekerindeki düşüş sebebiyle de valproik asit gibi, karaciğerden geçen ilaçların vücuda emilimi, dağılımı, dönüşümü ve atılması değişir. Bu ilaçlara Ramazan ayında oruç tutan kişilerde doz ayarlaması yapmak oldukça önemlidir. Antidepresan ve antipsikotik alan hastalarda yan etki olarak bilinen ağız kuruluğu, susuzluk ve bazen izlenen zihin bulanıklığı belirtileri artabilir en azından bu dönem daha uzun etkili ve günde tek doz alınacak, yan etkisi daha az ilaçlara geçmek bir çözüm olabilir.” diye konuştu.
“Hastalık ya da başka sebepler nedeniyle oruç
tutamayan insanların şunu unutmamasında fayda vardır, şuan bedeniniz buna hazır değil ve oruç tutmak sizin için oldukça yıpratıcı olabilir, şartlar uygun olmadığı için bedeniniz buna izin vermediği için bu ibadeti yapamıyorsunuz fakat bu ibadet dışında birçok şey yapmanız ve ruhunuzu doyurmanız mümkün, örneğin dua en etkili telkin ve huzur bulma yöntemlerinden biridir, oruç tutamıyorsanız bu süreyi bu şekilde değerlendirebilirsiniz” diyen Psikolog Pelin Su Uzun, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Dua ve ibadetler bireyi alçakgönüllü olmaya, ilahi olanı sonsuzu duyumsamaya, kendi sınırlarının farkında olmaya ve kendinin en derin yönlerini keşfetmeye, benlik bilincini güçlendirmeye yol açar. Ayrıca dua ve ibadetler bunalım anlarında içimizde sığınabileceğimiz bir dayanak oluşturmkatadır. Sözcükler, sözel formüller, her türlü tapınma eylemi olarak ibadetler varoluşsal psikodinamikler açısından söylersek; ölüm, özgürlük, yalıtım, anlamsızlık gibi kaygılar ve derin yapıları anlamlandırma ve çözme, kısaca bireye varolmanın getirileriyle yüzleşmesinden kaynaklanan çatışmaları aşmasında çok önemli katkılar sağlar. yapılan çalışmalarda dini başa çıkmanın bütün çeşitlerinin, bireyin akıl ruh sağlıklarını korumalarına yardımcı olduğu bireyin hayatında yaşam gücünü artıran ona sosyal destek sağlayan nitelikte olduğu söylenmektedir
Oruçla sosyal yardımlaşma ve dayanışma da açığa çıkmaktadır. Oruç ile açlığın ve susuzluğun zorluğunu yaşayan birey empati kurma yeteneği kazanır. Ramazan ayı ve oruçla insanların çevresine destek verme yardımlaşma para ve imkan paylaşma olanağını artmaktadır, böylelikle yardımlaşma iyilikte bulunma bunun karşılığında gelen manevi doyum bireyi içsel bir huzura kavuşturmaktadır. Yapılan diğer çalışmalarda dini meşguliyetlere yer veren insanların daha az depresyona girdikleri, depresyonu olan kişilerin de daha çabuk iyileştikleri, daha az kaygılandıkları, psikolojik açıdan daha iyi durumda ve iyimser oldukları, hayatta daha fazla anlam ve amaç buldukları, intihara kalkışma oranlarının düşüklüğü gözlenmiştir.”
Yeni Şafak