KİTAP İNCELEMESİ 10: YENİ NESİL TERÖR FETÖ’NÜN ANALİZİ FETÖ ÇALIŞTAY RAPORU
1. GİRİŞ
Fetullahcı Terör Örgütü (FETÖ), günümüzde Türkiye’nin yüz yüze kaldığı en önemli güvenlik, sosyo-ekonomik, sosyo-politik, sosyo-psikolojik sorunlarından bir tanesidir. FETÖ ile daha etkin mücadele edebilmek için onun yapısı ve eylem biçimlerini anlamak önem arz etmektedir. Bu amaç doğrultusunda Polis Akademisi tarafından bu konuda akademik düzeyde çalışan veya siyasi, idari ve hukukî mücadeleyi yürüten kişilerin katılımıyla bir çalıştay düzenlenmiş olup, bu çerçevede dile getirilen görüş ve öneriler rapor haline getirilmiştir.
Çalıştayın moderatörlüğünü Yılmaz ÇOLAK (Polis Akademisi Başkanı), Ufuk AYHAN (Polis Akademisi Başkan Yrd.) ve Şafak Ertan ÇOMAKLI (Polis Akademisi Öğretim Üyesi) yapmışlardır.
Çalıştay katılımcıları ise aşağıda adı soyadı ve unvanı belirtilen kişilerden oluşmaktadır:
1.Abdullah ÇAVUŞOĞLU YÖK Üyesi, Havelsan Yönetim Kurulu Başkanı
2.Abdullah TOLU YMM, Maliyeci
3.Ali Alper SAYLAN Cumhuriyet Savcısı
4.Cafer IŞIK Hakim, Ceza Mahkemesi Başkanı
5.Deniz TURAN Polis Akademisi Öğretim Üyesi
6.Feridun YILMAZ Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi
7.Hüseyin ARSLAN Polis Akademisi Öğretim Üyesi
8.Mehmet Akif KİREÇÇİ Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi
9.Mehmet Levent YILMAZ Polis Akademisi / Cumhurbaşkanlığı
10.Mustafa ÖZTÜRK Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi
11.Necip Cem İŞÇİMEN Cumhuriyet Başsavcı
12.Nusret YAZICI Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşarı
13.Oğuz DİK Hakim, Ceza Mahkemesi Başkanı
14.Orçun İMGA Polis Akademisi Öğretim Üyesi
15.Orhan ATALAY Ardahan Milletvekili, Öğretim Üyesi
16.Salih Zeki HAKLI Polis Akademisi Öğretim Üyesi
17.Selfet GİRAY Hakim, Ceza Mahkemesi Başkanı
18.Yasemin ABAYHAN Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi
19.Yılmaz AKÇIL Adalet Akademisi Başkanı
20.Yusuf TEKİN Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı
21.Yücel ERKMAN Cumhuriyet Savcısı
Polis Akademisi hakkında raporda geçen “güvenlik bürokrasisi” kısmından biraz bilgi vermekte fayda mülahaza ediyoruz.17-25 Aralık 2013 tarihlerinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsleri sonrası Emniyet Teşkilatında olduğu gibi Polis Akademisi’nde de bir dizi demokratik reformların yapılması kararlaştırılmıştır. Emniyet Teşkilatındaki birçok FETÖ’cü polis tasfiye edilirken, 27 Mart 2015 tarihli ve 6638 sayılı yasayla Polis Yüksek Öğrenim Kanunu’nda büyük değişiklikler yapılmıştır. Bu değişiklikler sonucu yanlış bilinenin aksine Polis Akademisi kapatılmamış, tam aksine, demokratik bir dönüşüm çerçevesinde daha da güçlendirilmiştir. Akademinin öncelikli görevleri arasında yer alan komiser yardımcılığı eğitiminde önemli reformlar hayata geçirilmiştir. Gerçekleşen temel değişiklik sonrasında orta öğretim seviyesinde dört yıllık eğitim veren Polis Koleji ile Polis Akademisi çatısı altında yükseköğrenim seviyesinde dört yıllık eğitim veren Güvenlik Bilimleri Fakültesi dönüştürülmüştür. Böylelikle FETÖ’nün Emniyet Teşkilatı’ndaki gücü kırılırken, Polis Akademisi üzerinden yeni örgüt üyelerinin Teşkilata sızmasının önüne geçilmiştir. Bu değişimin en büyük etkisi 15 Temmuz gecesi polis gücünün seçilmiş siyasî iktidarın ve millî iradenin yanında saf tutmasıyla görülmüştür.
2. İÇİNDEKİLER
Çalıştay Raporu, takdim niteliğindeki “Yönetici Özeti ve dokuz bölümden oluşmaktadır. Bunlar aşağıdaki gibidir:
– Yönetici Özeti
– FETÖ’nün Sosyo-Psikolojik Analizi
– FETÖ’nün Dinî Anlayışı
– Güvenlik Bürokrasisi ve FETÖ Yapılanması
– FETÖ’nün Eğitim Alanındaki Yapılanması
– FETÖ’nün Ekonomik Yapılanması
– FETÖ’nün Devlete Sızma Mekanizması Olarak “Sınavlar”
– FETÖ’ye Karşı Yürütülen Hukukî Mücadele
– FETÖ’ye Karşı Yürütülen Siyasî ve İdarî Mücadele
– Genel Değerlendirme ve Öneriler
– Katılımcılar
3. ÖZETİ
Çalıştay Raporunun özeti niteliğinde, raporun kendi içerisindeki “Genel Değerlendirme ve Öneriler” bölümünü bazen kısaltarak aktarmayı daha uygun gördüm. Gerçekten genel değerlendirme kısmında bize göre, önceki bölümlerde özet olarak üzerinde durulması gereken konulara büyük oranda değinilmiştir.
Raporda FETÖ’nün 40 yılı aşkın süredir gerçekleştirdiği örgütlenme ve faaliyet yapıları örgütün sosyo-psikolojik ve dinî anlayışı üzerinden ele alınarak; eğitim, finans ve bürokrasiyle ilgili eylemleri hakkında detaylı görüşler sunulmuştur. FETÖ’nün yapısı ve eylemlerinden hareketle örgüte karşı yürütülen mücadele konusunda bugüne kadar yapılanlar ve bundan sonra yapılacaklar hakkında bilgi verilmiştir. Bu kapsamda yapılan değerlendirmeler neticesinde, FETÖ’nün tamamen etkisiz hale getirilebilmesi ve örgütle daha etkin bir mücadelenin yürütülebilmesi için aşağıda belirtilen hususlara dikkat edilmesi gerektiği ifade edilmiştir:
1. Örgütle yapılan mücadelede elde edilen bilgilerin tek bir havuzda toplanması büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle mücadeleyi koordine edecek bir merkezin kurulması gerekmektedir. Onlarca kurumun yürütmeye çalıştığı mücadeleyi tek bir organizasyon çatısı altında toplamak mücadeleyi daha etkin hale getirecektir. Böylelikle elde edilen bilgilerin kurumlar arasında paylaşılması mümkün olabileceği gibi birbiriyle ilgili dosyaların da birleştirilmesi sağlanacaktır. Buna ilaveten, FETÖ’yle mücadele konusunda bir devlet hafızasının da oluşması mümkün hale gelecektir.
2. FETÖ ile mücadelede üzerinde durulması gereken bir diğer önemli nokta, bir mücadele mimarisinin oluşmasıdır. Böylelikle örgüte yönelik mücadelenin daha planlı ve programlı şekilde sürdürülmesi sağlanabilecektir. Bununla birlikte FETÖ ile mücadele konusunda belirlenen stratejiyi uygulayacak inançlı insanlara ve güçlü mekanizmalara ihtiyaç duyulmaktadır.
3. FETÖ’nün örtülü kazanç sermayesi aktarımında büyük usulsüzlükler yaptığı bilinmektedir. Bu usulsüzlükler için kullandıkları önemli bir yöntem ise vakıflar ve dernekler üzerinden yapılan para aktarımları olmaktadır. Bu yüzden vakıf ve derneklerin daha sıkı denetlenmesi gerekmektedir. Bu suçun cezası 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası olarak tanımlanmaktadır. Bu cezalar yetersiz olduğu için bunların artırılmaları gerekmektedir.
4. FETÖ’yle mücadelede ihtisaslaşmış kolluk kuvvetine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu kolluk kuvvetinin terör konusunda bilgili olması, organize suçlar personeli gibi analiz yapabilmesi, mali suçlardan anlaması ve kendi istihbarat birimine sahip olması gerekmektedir.
5. Örgüte karşı yürütülen mücadele sürecinde MASAK’ın pozisyonu ve hazırladığı raporlar çok önemlidir. Ne var ki, birtakım sıkıntılar ve eksiklikler de yaşanmaktadır. Bu nedenle MASAK mevzuatının geliştirilmesi ve değiştirilmesi gerekmektedir. MASAK’ın, Maliye Bakanlığı bünyesinden çıkarılması bir seçenek olarak değerlendirilmelidir. Zira bu kompozisyon içerisinde kendisinden beklenen katkının uzağında kalmaktadır. MASAK’ta çalışan kişiler vergi müfettişleri oldukları için mali suçlar konusunda arzulanan başarıyı yakalayamamakta ve meslekî kapasiteleri yetersiz kalabilmektedir. MASAK’ın inceleme kriterleri, meselenin ruhunu tespit etme konusunda yeterli olamamaktadır.
6. El konulan şirketlerin mevcut durumu gözden geçirilmelidir. Ve ülke genelinde pazarın da canlanmasına katkı koyacak olan el konulan şirketlerle ilgili satışlar yoluyla hızlı bir tasfiye sürecine girilmesi gerekmektedir.
7. FETÖ davalarında sanık sayısının oldukça fazla olduğu bilinmektedir. Şu an için 500 bin kişinin cezaevine konulması imkânı bulunmadığı gibi büyük kısmı Ankara ve İstanbul gibi büyükşehirlerde bulunan 500 bin kişinin yargılama imkânı da bulunmamaktadır. Bu konuyla ilgili bir strateji belirlenmeli ve bu stratejide örgütün üst düzey yetkililerinin belirlenerek, bu kişilerden başlayıp aşağı doğru inilmesi gerekmektedir. Neredeyse 40 yıldır devletin içine sızmış bir yapıya bu denli hızlı karşı konulması oldukça önemlidir. Böyle bir ortamda hata olması ihtimali vardır, ancak bu hata oranlarını aza indirme yolları tespit edilmelidir.
8. Yasa değişikliğiyle gözaltı sürelerinin kısaltılması yargısal işlemleri ileriye değil geriye götürmüştür. Şu an gözaltı sürelerinin uzun olması yargının işini kolaylaştırmaktadır. Bu tarz suçlarda tekrar eski düzene dönülmesi halinde gözaltı sürelerinin kısıtlanması olumsuz etkiler doğuracaktır.
9. Yargısal işlemlerle ilgili bir diğer önemli konuyu gizli tanıklık oluşturmaktadır. Gizli tanıklığın FETÖ’nün getirdiği bir müessese olduğu söylenebilir. Gizli tanıklık müessesesi ancak sıcak olayı ve fiili gören kişiye istinaden uygulanabilir, onun dışında tercih edilmemelidir.
10. Şüphelilerin sorguya toplu şekilde alınmaları yerine tek tek alınmaları savunmanın sağlıklı olması ve etkin pişmanlığın teşviki açısından önemlidir. Sorgularda şüphelilere etkin pişmanlığın yasal hüküm ve sonuçları hatırlatılarak etkin pişmanlıktan faydalanmaları teşvik edilmelidir. Suç vasfının değişme ihtimali, delil durumu, tutuklu kaldığı süre, etkin pişmanlıktan faydalanma durumu ve kişinin örgütsel konumu dikkate alınarak sağlık ve aile durumu gibi ölçütler göz önünde bulundurulmalıdır.
11. Etkin pişmanlığın özellikle Cumhuriyet Savcılığı aşamasında dikkate alınması, sorgu sırasında etkin pişmanlık talebi gelmesi durumunda hâkimin pişmanlığın samimiyetine inandığında durumu takdir etmesi, şüpheye düşmesi durumunda ise gerektiğinde tutuklama kararı vererek Savcılık işlemlerini beklemesi gerektiği düşünülmektedir. Etkin pişmanlıkta şüphelinin beyanlarının yeni, somut ve örgütün yapısını çözmeye dönük bilgiler içermesi aranmalıdır. Eski bilgileri tekrar mahiyetinde olan ve somut bilgi içermeyen beyanlar dikkate alınmamalıdır.
12. AİHM uygulamaları dikkate alınarak müdafi sayısı ile savunma süresi makul süre (bu süreyi dosyanın ve şüpheli ve sanığa isnat edilen eylemle orantılı olacak şekilde mahkemenin takdir etmesi) ile sınırlandırılmalıdır. Mevzuatta bu yönde düzenleme yapılması gerekmektedir. Bunun yanında istihbarı bilgilerin yasal delil sayılması için mevzuat düzenlemesinin yapılması gerektiği de düşünülmektedir.
13. Gizli tanıklık müessesine dikkat edilmelidir. FETÖ mensupları soruşturmaları manipüle etmek isteyebilmektedirler. Gizli tanık itirafları, başka delilerle desteklenmeli hatta gizli tanıklık mekanizması yerine etkin pişmanlık hükümleri uygulanmalıdır. Çünkü, hukukî olarak tanık suça bulaşmayan, olaya şahit olan kişidir.
14. FETÖ para ve zenginlik, para ve makam dağıtıp, devlete alternatif olan bir sistem inşa etmeye çalışmakla birlikte, üyelerine ölümden sonraki hayatlarında cennete gideceklerine dair vaatler de vermektedir. Burada örgütün psikolojik öğelerin yanı sıra inançları kullanması durumu da söz konusudur. Cenneti vaat etmesi sonucunda gerçekleştirdiği tüm ahlaksızlıkları ve hukuksuzlukları meşrulaştıran FETÖ’nün (ki bu noktada DAEŞ’e benzemektedir) üyelerine her türlü eylemi yaptırabilme etkisi söz konusudur. Dolayısıyla bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığına da önemli bir görev düşmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı teolojik açıdan FETÖ ve DAEŞ gibi yapıların dinî sahaya nüfuzlarına müsaade etmemeli, dinî kural ve değerlerin çarpıtılmasına karşı sistematik mücadele verilmeli ve dinin örgütler tarafından araçsallaştırılmasının önüne geçmelidir. Ayrıca Diyanetin bu hususta alacağı rol ilerleyen dönemlerde din temelli radikalleşmenin de önüne geçecektir.
15. Katı laiklik uygulamaları, din temelli toplulukların örgütlenmelerinin kapalı nitelikte olmasına neden olmuştur. Bu toplulukların sivil toplum kuruluşları gibi faaliyet göstermeleri beklenmiş, ancak bu yapılar sivil toplum örgütlenmesi niteliğinde de kalamamıştır. Dolayısıyla ilgili alanlarda devletin denetimi büyük önem arz etmektedir… FETÖ ile mücadelenin dinsel değil siyasi bir mücadele olduğu, FETÖ gibi terör örgütlerinin siyasi alanda yayıldıkları hususu vurgulanarak, kamuoyu aydınlatılmalıdır.
16. FETÖ soruşturmaları sonucunda kamu hizmetinden ihraç edilen kişilerin yakınlarının radikalleşmemeleri için bir kontrol mekanizmasının kurulması gerekmektedir. Kamudan ilgili bir kaç kurumu bu konuda çalışma yapmak üzere görevlendirmek gerekir.
17. FETÖ ile mücadelede dikkat edilmesi gereken önemli noktalardan bir diğeri de FETÖ’yü doğuran iç ve dış etkenler olmaktadır. Katı laik politikalar ve devletin sosyal alanları boş bırakması, bu alanları doldurma konusunda FETÖ’ye ortam hazırlamıştır. Dış istihbarat örgütleri de bu alanları kullanarak FETÖ’yü Türkiye’ye karşı kullanmıştır. Bu konudaki iç ve dış etkenler çok iyi analiz edilmelidir.
18. FETÖ’nün dış bağlantılarının örgüt açısından ne kadar büyük bir öneme sahip olduğu bilinmekte ve görülmektedir. Bu bağlantıların ortaya çıkarılması da örgütün gücünü yitirmesi bakımından dikkate alınması gereken bir diğer mücadele alanı olarak karşımıza çıkmaktadır.
4. BULGULAR VE ÖNERİLER
Yukarıda, içindekilerden ve kısmen özetini vermeye çalıştığımız raporda ulaştığımız bulgular ve öneriler maddeler halinde aşağıda belirtilmiştir:
1-FETÖ ile mücadele sürecinde en önemli husus, örgüte yönelik taban desteğinin nasıl eritileceği ya da bu geniş taban desteği içerisinde zihinsel dönüşümün nasıl sağlanacağıdır.
2-Örgüt elebaşı Said Nursi’nin eserlerini okumuş ve okutmuş… Bu sayede Said Nursi’yi takip eden kişiler arasında belirli bir meşruiyet sağlayarak hem zaman hem de taban kazanmıştır… Hiçbir tasavvufi bağının bulunmamasına rağmen, FETÖ tasavvufi kavram ve değerleri de kendi amaçları uğruna istismar etmiştir.
3-Devlet FETÖ’yle … mücadele ederken, örgütün devletin içine yerleştirdiği kripto elemanlar bu süreçleri sürekli olarak kesintiye uğrattı ve yanlış yönlendirdi. Başka bir deyişle FETÖ ile yine örgütün elemanları mücadele etmiş oldu. (Mağduriyetlerin büyük bir kısmı buradan kaynaklandı)… Bu dönemde örgütle mücadele eden asıl kişilere örgüt üyesi oldukları yönünde sahte ihbar mektupları düzenlenmiş ve soruşturma geçirmeleri sağlanmıştır.
4-FETÖ güvenlik bürokrasisinde olduğu kadar toplumsal, dini, psikolojik, mali, hukuki, eğitim gibi alanları da etkileyen çok yönlü bir sorundur. Devletimiz ve ülkemizin bekası noktasında çok ciddi bir problemle karşı karşıyadır. Bu sorunu aşmak için devlet olarak bütüncül bir yaklaşım benimsemeli ve her alanda bu yapı ile sürekli olarak mücadele etmeliyiz.
5-FETÖ’nün etkisini yok etmek için örgütün parasal kaynaklara ulaşmasını engellemek büyük önem taşımaktadır. Örgütün parasal kaynakları kurutulmadığı sürece yapılanlar yeterli düzeyde etkili olmayacaktır.
6-FETÖ, devletin stratejik noktalarına adam devşirmek amacıyla soru hırsızlığı yapmıştır. Örgüt tarafından, 2000-2013 yılları arasında KPSS, ÖSS, ALES, Askeri Liseler, YDS sınavları gibi ÖSYM koordinatörlüğünde yapılan tüm sınav soruları çalınmıştır… İngiliz devletinin yaptığı IELTS sınav mekanizmasını da 2013-2014 yılları arasında ele geçirmiştir.
7-Kamuoyunda 17-25 Aralık olayları olarak bilinen ve yargılaması darbe girişimi olarak devam eden olaylar milat olarak kabul edilmektedir. Bu tarihten sonraki eylemler üzerinden örgüt bağı değerlendirilmektedir. (Ama idari olarak karşılaşılan sıkıntılı durumlardan birisi de bu kritere tam olarak bağlı kalınmamasıdır. İdarecinin kripto olması, özel kin gütmesi vd. sebeplerle harcamak istediği bir personel oldu mu bu kriter işletilmemektedir. Fakat değişik nedenlerle korunmak istediği birisi olursa o zaman bu kriter işletilmektedir. Bu durum da halkın FETÖ ile mücadele konusunda idareye şüpheli bakmasına sebep olmakta ve hükümetin bürokrasi tarafından altının oyulduğu şeklinde yorumlamalara neden olmaktadır.)
8-FETÖ’ye karşı mücadelenin hukuki çerçevede yürütülmesine dikkat edilmelidir. Soruşturmaları sulandırmaya çalışanlara, suiistimal edenlere ve mücadele edenleri hedef seçenlere de ayrıca dikkat edilmelidir.
9-FETÖ’yle mücadelede ihtisaslaşmış kolluk kuvvetine ihtiyaç duyulmaktadır. (Bu görevliler, FETÖ ile mücadelede yanlışlık yapmamaları ve mağdur sayısını arttırmamaları için gerekirse Diyanet İşleri Başkanlığı veya bu konuda uzman Öğretim Üyelerince hizmet içi kurslardan geçirilmelidir. Bu kursta FETÖ ile devletine bağlı ve hükümete itaat eden kendi usul ve yöntemlerince İslam’a hizmet etmeye çalışan toplulukların farkı ortaya konmalıdır.)
Not: Parantez içerisinde belirtilen ifadeler yazara aittir.